sürüklenmeye devam edeceksin ateşe verdiğin şehrin çürük tahtaları arasında
ve üzerine yıkılacak o narin ellerinle boyadığın tablolar
içten içe ölü
zaman kavramının içerisine hapsoluyor iltihaplı beynin
erken ya da hızlı değil, kusurlu ve hatalıydı seni korumasını beklediklerin
yürüdüğün yollarda ve uyuduğun yataklarda kan lekeleri birikiyor
sen beklentilerini inkar ettikçe ölü bebeğinin kahakahaları rahmini tokatlıyor
arkada kalan harabe zamanın yollarını izlemişti
olacakları bildiği halde girdi kapıdan içeri unutulmuş eskiler
yaşlı ve unutulmuş tahtından kalkmadan önce geceyi giymiş olan,
yolun bittiği noktaya hüzünle gülümsedi
sen kimsin ki kendi çocuğunu kurban edebildin lokinin tapınağında?
önüne geçilemeyecek olan kemiklerini ve etini sarmalıyor
yorgun ve yaşlı derin saklayamıyor kişiliğindeki kara deliği
sesin toprak tarafından emiliyor varoluşun silinirken
asla öğrenemedin iki karşılıklı spiralin üzerine oturtulduğunu günlerin
herşey basit bir denge oyunundan ibaretti akik kum saatinin içerisinde
inanma, herşeye inan ama zamanın durabileceğine inanma
göz yaşlarının yere düşememesi zamansızlıktan değil..
tekrar otur masana ve diz tarot kartlarını
gün asla ikinci şansı taşımayacak düzlemler arasında
ve çürürken sen herşeyin önceden tasarlandığı geçmişin yargılayıcı bakışlarıyla
tuhaf uzak zamanlar öldürecek ölümü bile...
(....sorulmayan bir soruya cevap olarak yazılmıştır.....)
(....sorulmayan bir soruya cevap olarak yazılmıştır.....)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder