Hakkımda

Fotoğrafım
"daha çok insan öldükçe her şey daha da aynı kalıyor"

29 Ocak 2011 Cumartesi

hooker with a penis

ana caddenin orta yerinde diz çökmüş anadan(!) doğma bir piç kurusu.. gözlerinin olması gereken çukurların içi orionun asimetrik yapısına haykırıyor. kendinden uzaklaşmak için kendinden nefret etmeye başlamış koca bir şehrin orta yerinde bir ana caddenin ortasının ortasında kimliği belirsiz bir anadan doğma piç kurusu. cinsiyetini bıraktığı yere doğru yola çıktı ve yol onu buraya çiviledi. bu, kişinin doğru yolu bulmak için kimi zaman kestirme olduğunu düşündüğü yoldan ayrılarak yolu olması gereken halinden bile çok daha fazla uzatmasının hikayesidir. bu alt sınıfın üstüyle, üst sınıfın altının asla kesişemediği orta sınıfın hayali yaşam mücadelesidir. bu, açık ve kapalı göndermelerle dolu, zamansız, mekansız, olaysız ve gereksiz bir laf kalabalığıdır..
            yağmur sularının insanların üzerine düşmekten vaz geçtiği ve güneşin spiralleri eritmeye başladığı tuhaf ama uzak olmayan günlerin takipçisi, deri kaplı bir gezginin mavi gözlerinden bakmaktayız etrafa. suyun altında olağan seyirde bir bitki örtüsünün tam tepesini eziyor çıplak ayaklarıyla. izlediği onu izlemeye başladığında ve o bunu fark ettiğinde, yaşını unuttu. hedeflerini küçültüp sonunda sıfır noktasına getirdiğinde nefes alma işlemi vücudunu, vücudu ruhunu ve ruhu gerçekliğini sonsuza dek terk etti. ancak izleyici bildi ki; bu ölüm değildi. bu derece basite indirgeyerek yorumlanamayacak kadar karmaşık bir aydınlanma, kabullenme ve boyun eymeydi bu eylem..
          ve şimdi ardında bıraktığın ayak izlerini takip etmeleri için çocuklarını çağır. yolundan yürümeleri için ne gerekiyorsa öğret onları. gölgenden gelecek olan değişim eriyen günlerin habercisi olmaya başladı. ragnarok, tanrılar tarafından beklenmekte olan değil, çok önce gerçekleşmiş olan. doğal seleksyon kendi kendini sikti attı ve beklenmeyen, istenmeyen tür hayatta kaldı. evrimin ayaklarımızın üzerini yalayıp geçen  serin dalgaları koca bir hatayı taşıdı sıcak kumların göbeğine. yalnış anlaşılmış başlangıçsız bir tarihin ve öngörüleri her seferinde dalga geçercesine haklı çıkaran bir kaderin arasında sıkışıp kalmış çaresiz asalakların uygarlığındayız. sonu biz başlattık ve inkar eden de yine bizim türümüz. artık ağır başlılık ya da olgunluk yok. ergenliğinin ilk dönemlerini yaşayan heyecanlı ve korkak çocuklar gibi görmezden geliyoruz şaheserimiz olan mutlak sonu. kaosun kutsal zehrini benliğimizden dışarı püskürtüyoruz ve onu kötülemeye devam ediyoruz. kendi yansımamız olan çöküşü, tahribatı, vandalizmi, işgali ve kaybetmeyi dışlıyoruz...
        bu, artık hiçbir şeyin geri dönüşü olmadığının farkına varmanın hikayesi. bu, çok önce kaybetmiş olduğumuz bir savaşta somut şekilde yenilişimizin destanı. bu, göndermelerin yerlerinin ve sebeplerinin unutulduğu, her konunun beklenmedik bir biçimde başka bir konuyu açtığı, zamana ve olaylara önem veren tüm canlıların dışlandığı ve hiç beklenmedik bir anda sonuna ulaştığımız bir laf kalabalığı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder